Arkadaþlar,
Burada duygu ve düþüncelerimizin yaný sýra bir takým bilgileri de paylaþalým
istedim ve ilk sýraya siyasi akýmlarý koydum.
Elbette içlerinde bildiðimiz, az bildiðimiz, bilmediðimiz, bildiðimizi
sandýðýmýz, asla bilmek istemediðimiz akýmlar var. Niyetim þuna iþaret
etmek;
Terminoloji ve beraberindeki tüm üniversiteler, kurumlar, okullar bu
doktrinleri detaylandýrýp öðretiyor ve ne yazýk ki bunlar sadece kuram. Laftan
sözden ibaret. Ve yine ne yazýk ki içleri tamamen boþ. Çünkü tüm sistemler insan
tarafýndan geliþtiriliyor, yönetiliyor. Ýnsan iyi ise, ahlaklý ise tüm
sistemler insanýn yararýna olur. Ancak o insanýn da içi boþsa… Gerekli
donanýmý, altyapýsý yoksa...
Eðer adalet yoksa ya da kiþiye göre deðiþiyorsa…
Eðer dünün mazlumu bugün aslan kesilip pençesini amansýz savuruyorsa…
Eðer iþ yapmak, geliþmek, yükselmek için önce kul köle olmak gerekiyorsa…
Eðer din tam da bu saydýklarýmýzýn tam odaðýnda bulunduruluyor ve
sömürülüyorsa…
Eðer bal tutan parmaðýný bir güzel yalýyorsa, utanmayýp bir de o parmaðý yapýþ
yapýþ haliyle halkýnýn üstüne siliyorsa…
Adýna ne derseniz deyin, hangi ýrktan hangi dinden olursa olsun o millet,
devlet, ülke, köy, kasaba, cemaat, mezra tükenir. Tükenmelidir. Ansýzýn
birileri gelir, tüketir.
Sizlerin de dikkatini çekecektir. Bu sistemler içinde Ýslam’ýn yaþayýþýný,
ekonomi dinamiklerini dikkate alan bir altyapý ne yazýk ki bulunmuyor. Bu da
bizim ayýbýmýz diyerek kýsa kýsa özetlere geçiyorum.
KOMÜNÝZM
Komünizm, toplumsal örgütlenme üzerine kuramsal bir sistem ve tüm mallarýn
ortak mülkiyetine dayalý politik harekettir. Ortakçýlýk olarak da bilinir.
Sadece üretim araçlarýnýn ortaklaþalýðýna dayanan Sosyalizmden ayýrt edilmesi
gerekir. Komünizm, sýnýfsýz bir toplum yaratma amacýndadýr. 20. yüzyýlýn
baþýndan beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm,
genellikle Karl Marx'ýn ve Friedrich Engels’in kaleme aldýðý Komünist Parti
Manifestosu ile birlikte anýlýr. Buna göre özel mülkiyete dayalý kapitalist
toplumun yerine meta üretiminin son bulduðu komünist toplum gerçektir.
Komünizm'in temelinde yatan sebep, sýnýfsýz, ortak mülkiyete dayalý bir
toplumun kurulmasý isteðidir. Sýnýfsýz toplumlarda en genel anlamýyla tüm
bireylerin eþit olmasý, karþýt görüþlüleri için "ütopya" olarak
atfedilir ve zorla yaþanmaya çalýþýlýrsa kaosa yol açacaðýna inanýlýr. Paris
Komünü, komünist sistem yaþayabilmiþ ilk topluluktur. Bunun dýþýnda Mahnovist
hareket öncülüðünde Ukrayna ve Ýspanya iç savaþý sýrasýnda Anarko-komünist
hareketle þekillenen (yaklaþýk 4 yýl sürmüþtür) topraklarýn
kollektifleþtirilmesi esasýna dayalý olarak komünist topluluklar da
kurulmuþtur.
SOSYALÝZM
Sosyal teþkilatlanmayý eþitlik ölçüsüne göre düzeltmeyi gâye güden teori.
Sosyalizm, ferdiyetçi ve hürriyetçi (liberalist) sistemlere karþý bir tepki
olarak doðmuþtur. Sermaye sahipleriyle iþçiler arasýndaki eþitsizliði, servet
ve refah farklarýný ortadan kaldýrma iddiasýndadýr. Bu iddialar doðrultusunda
Sosyalizmi önce ekonomik bir çerçeve içinde; yani servetin üretimi, tüketimi,
paylaþýlmasý ve daðýtýmý açýsýndan ele almalýdýr. Bu açý, bizi Sosyalizmi
meydana getiren þartlarý araþtýrmaya götürür. Liberal demokrasinin ve
Kapitalizmin doðurduðu yetersizlikler ve adaletsizlikler, sanayileþme olayýna;
sanayileþme de, sosyal, ekonomik ve þuurlu bir þekilde teþkilatlanan iþçi
sýnýfýnýn siyasi bir güç halinde ortaya çýkmasýna götürür.
ANARÞÝZM
Anarþizm, anarþiyi, yani “efendinin, hükümdarýn olmamasýný” amaçlayan politik
bir kuramdýr. Diðer bir deyiþle, anarþizm bireylerin birbirleriyle eþitler
olarak özgürce iþbirliði [ing. co-operation] içinde olabileceði bir toplum
yaratmayý amaçlayan politik bir kuramdýr. Böylece, anarþizm gerekli olmadýklarý
gibi, [ayný zamanda da] bireye ve onlarýn bireyselliðine zararlý olan tüm
hiyerarþik kontrol biçimlerine –ister devletin isterse kapitalist olsun— karþý
çýkar.
"Anarþi" sözcüðü Yunanca kökenlidir. Yunanca sözcük "baþsýz,
yöneticisiz" anlamýna gelir. Anarþi sözcüðü Oxford Ýngilizce Sözlük'te
"otorite yoksunluðundan veya otoritenin ve diðer yönetim mekanizmalarýnýn
tanýnmamasýndan doðan düzensizlik durumu" olarak tanýmlanmýþtýr.
MARX’ÝZM
Bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx’ýn görüþlerini temel alan siyasal,
ekonomik ve felsefi sistemin adýdýr. Marksizmin temel kuramý sýnýflar savaþý
kuramýdýr. Kapitalist toplum ile birlikte ortaya çýkan iþçi sýnýfý artýk
toplumun devrimci dinamiðidir ve kapitalist düzeni ortadan kaldýrarak
sosyalizme yani sýnýfsýz topluma giden yolu açacak olan biricik sýnýftýr. Marx
kapitalizmin son sýnýflý toplu olduðu ve burjuvazi ile iþçi sýnýfý arasýndaki
uzlaþmaz çeliþki sonucu yýkýlacaðý öngörüsünde bulunur. Marksizm’de önemli bir
ayrým olarak altyapý ekonomik iliþkileri, üstyapý ise din, sanat vs.. gibi
kategorileri temsil eder. Üstyapý ne kadar karmaþýk görünürse görünsün
altyapýnýn bir tezahürüdür.
LENÝNÝZM
Sovyet Rus lideri Vladimir Lenin tarafýndan geliþtirilen Leninizm, Marksizm’in
bir türevidir. Marksizm’den en önemli farký, sosyalizme ulaþmak için, ekonomik
devrimlerden önce politik devrimler yapýlmasý gerektiðini vurgulamasýdýr. Lenin’e
göre bu politik devrim, komünist partinin güçlü otoritesi altýnda yapýlmalýdýr.
Tüm Sovyet Rusya tarihi, kominist partinin güçlü varlýðý ile þekillenmiþ
olduðundan, Sovyet Rusyanýn ideolojisi Marksist-Leninizm olarak tanýmlanýr.
EMPERYALÝZM
Bir millet veya topluluðun diðeri üzerine doðrudan veya dolaylý, siyasî,
ekonomik, kültürel veya söylemsel yayýlmasýdýr. Böylece emperyalizm temelde
amaç ve araçlar olarak güçle ilgilidir. Emperyalizm, coþturucu sloganlar, savaþ
sembolleri, üstün askerî, ekonomik, siyasî veya kültürel güç tarafýndan kurulur
ve kendini yeniden üretir. Bu sebeple emperyalizmin genellikle farklý
kültürlerin çarpýþmasýný ve onlarýn aralarýndaki adaletsiz deðiþimi takip eden
bir iliþkiyi anlatmaktadýr. Emperyalizm ‘ötekinin’ baðýmsýz siyasal, hukuksal,
ekonomik varoluþ hakkýnýn ortadan kaldýrýlmasýna dayanýr. Sonuçta emperyalist
güçler abluka altýna aldýklarý toplumlar üzerinde her türlü tasarruf hakkýný
kendi eline geçirmiþ olur.
Diktatörlük gücü, merkezî hükümet, keyfî yönetim metotlarý anlamýna da
gelmektedir. Bu kullanýmýnýn dýþýnda Fransa’da 1830’larda Napolyon
imparatorluðuna hayranlýk duyanlarý nitelemek için, 1848’den sonra ise III
Napolyon’un kötü yönetimini ifade etmek için kullanýlmýþtýr. Emperyalizm
kavramýnýn kullanýmý 1870’lerde Ýngiltere’de yaygýnlaþmýþtýr.
Çeþitli kaynaklar emperyalizmi aþaðýdaki þekilde tanýmlar:
§
Bir ülkenin topraklarýný geniþletmesi
§
Bir ulusun veya toplumun baþka bir ulusu veya toplumu vergiye baðlamasý
§
Bir ulusun veya toplumun baþka bir ulus veya toplumun topraklarýndaki
kaynaklarýndan yararlanmasý
§
Bir ülkenin veya toplumun baþka bir bölgeye kendi kültürünü yaymasý ve oranýn
halkýný köle olarak kullanmasý
FAÞÝZM
Siyasal demokrasinin kapitalizme karþý iþlediði bir dönemde, kapitalizmi
sürdürmek amacýyla siyasal demokrasiye son veren, katý bir diktatörlüktür. Bu
olgunun üzerine ise soyut bir devlet felsefesi kurulacak, yaþamýn gerçeklikleri
bu görkemli devlet sisiyle örtülecektir. Kuram alanýnda faþizm, Machievelli’yi
benimseyecek, Musollini, Machievelli’nin yöntemlerinin doðruluðunu ve
günceliðini savunacaktý. Faþizmde her þey devletin içindedir. Devletin dýþýnda
ve devletten kök almayan hiçbir deðer yoktur. Tüm deðerlerin bileþimi olan
faþist devlet, toplumun ve bireyin yaþantýsýný ayrýntýlý olarak çözümler,
geliþtirir ve yönetir.
Faþizm için uluslararasý hukukun herhangi bir üstünlüðü söz konusu olamaz.
Faþizm bu alanda Hegel’in düþüncelerini hemen hemen olduðu gibi
benimsemektedir. Uluslararasý sorunlarýn çözüm yolu, savaþtýr. Devlet nasýl
bireylere karþý kuvvet kullanarak iradesini geçerli kýlýyorsa, öteki devletlere
karþý da ayný yöntemi, baþka bir deyiþle bu kez savaþ yolunu kullanmaktadýr.
Not: Makyavelli, “Amaç, aracý meþru kýlar” sözünü söyleyen kiþidir. Aslýnda
herkesin yapmakta pek de çekinmediði bir þeyi dillendirmiþ ve ünlü olmuþ
1500’lü yýllarda yaþamýþ bir adamdýr.
TOTALÝTARÝZM
Totalitarizm bireyin özgürlüðünün devlet tarafýndan ortadan kaldýrýlmasý ve
bireysel yaþamýn ikinci dereceye býrakýlmasýdýr. Ýlk olarak Mussolini
tarafýndan kullanýldýðý sanýlmaktadýr.
Mussolini "faþizme göre, her þey devletin içindedir ve devletin dýþýnda
insani veya ruhsal hiçbir þey yoktur, dahasý onun dýþýnda hiçbir þeyin deðeri
yoktur. Bu anlamda faþizm, totaliterdir ve bütün deðerlerin sentezi ve birliði
olan faþist devlet, bir halkýn yaþamýnýn tüm yönlerini ifade eder, geliþtirir
ve güçlendirir" diye yazýyordu. Totaliter sistemlerin diðer rejimlerle
farký tanýmlanmaya çalýþýlmýþtýr. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve
ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaþma yoktur. Ama
"totalitarizm" terimini, devletin hedef olarak seçtiði þeye ulaþmak
için "bütün yollar"ýn kullanýlmasý anlamýna geldiði de açýktýr.
Bundan dolayý, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel
tekniklerle siyasi despotizmi güvence altýna almak, devlet tarafýndan
belirlenen bir ekonominin dýþýndaki çýkarlarý kýsýtlamak, demokratik bile olsa
tek tip ideolojik kurallarý dayatmak gibi baþka özellikler de taþýr. Totalitarizm,
toplumsal yaþamýn bütün yönlerini içerir.
TERÖRÝZM
Bir ideoloji deðil bir stratejidir. Çoðunlukla siyasî olan amaç bazen sosyal ve
ekonomik de olabilmekte ve deðiþik siyasî görüþtekiler (aþýrý sað ve aþýrý sol
kanatlar) tarafýndan da kullanýlmaktadýr.
Bir azýnlýðýn, hedef aldýðý amacý, demokratik ve normal yollarla
gerçekleþtiremeyeceðini anlayýp amacýna dehþet, terör yoluyla topluma korku
salarak varmak istemesidir veya bireylerin ya da azýnlýklarýn þiddete dayanan
ve kiþilere, mallara ya da kurumlara yönelik siyasal eylemleri ve bu þiddet
eylemlerinin tümüdür.
Türkçeye, Fransýzca "terreur" sözcüðünden geçmiþ olan terör sözcüðü
Latince kökenlidir.
Latince sözcüðün anlamý "korkudan titreme" veya "titremeye sebep
olma"dýr.
Fransýzca Petit Robert sözlüðünde "Bir toplumda bir grubun halkýn
direniþini kýrmak için yarattýðý ortak korku" olarak tanýmlanýr. Oxford
Ýngilizce Sözlük'te "Genellikle siyasal nedenlerle, halkýn gözünü
korkutmak ve halký yýldýrmak için dehþet öðesini kullanmak" olarak
tanýmlanýr. Türk Dil Kurumu Sözlüðü'nde, "Yýldýrma, cana kýyma ve malý
yakýp yýkma, korkutma, tedhiþ" olarak tanýmlanýr.
Literatürde terör sözcüðü bazen þiddet veya siyasal þiddet kavramlarýyla eþ
anlamlý olarak kullanýlmaktadýr.
Türkiye’de yýllarca teröre karþýlýk olarak anarþi sözcüðü kullanýlmýþ, son
yýllarda bu sözcük terk edilerek "terör" sözcüðü kullanýlmaya
baþlanmýþtýr. Arapça kökenli tedhiþ sözcüðü de zaman zaman terör anlamýnda
kullanýlýr. Tedhiþ sözcüðü, "korku salma, yýldýrma" anlamlarýna
gelir
KAPÝTALÝZM
Batý dünyasýnda feodalizmin çöküþünden bu yana egemen olan ekonomik sistem.
Anamalcýlýk, Sermayecilik, Serbest Piyasa Ekonomisi, Serbest Giriþinin
Ekonomisi adlarýyla da anýlýr. Liberal sistem, serbest ticaret, karma ekonomi
deyimleri de kapitalizmi belirtir. Kapitalist ekonominin temel özelliði üretim
araçlarýnýn büyük çoðunluðunun özel ellerde bulunmasý ve üretimle gelir
bölüþümüne önemli ölçüde piyasalarýn yön vermesidir.
Kapitalizm kavramýnýn 19. yüzyýlda ortaya çýkýþý ve geliþimi; terminolojik
olarak Ýngilizce’de 19. Yüzyýlýn baþlarýnda belirmiþ ve hemen ayný dönemlerde
Fransýzca’da ve Almanca’da kullanýlmaya baþlanmýþtý. Kapitalist kelimesi ise
ilk kez çok daha erken dönemlerde (1792) Arthur Young tarafýndan Traveles Ýn
France isimli dergide yayýmlanan bir makalesinde paralý adamlar anlamýnda
kullnýlmýþtý. Coleridge bu kullanýmý 1823’te Tabletalk isimli çalýþmasýnda daha
geliþtirerek kapitalisti emrinde iþçi çalýþtýran kiþi anlamýnda kullanmýþtýr..
Thomas Hodgskin ise Labour Defended Againist the Claims of Capital (1825)
isimli çalýþmasýnda kapitalistleri þöyle tanýmlar: “Aslýnda Avrupa’nýn para
piyasasýný elinde bulunduran bütün kapitalistler ihtiyaçlarý olan bir haftalýk
giyecek ve yiyeceði kendi baþlarýna saðlayamazlar/üretemezler. Bu kiþiler yiyecek
üretenlerle giyecek üretenlerin, aletler üretenlerle bunlarý kullananlarýn
arasýnda kendi yerlerini alýrlar. Ancak çoðu zaman kapitalistler bu ürünlerin
ne üreticisi ne de kullanýcýsýdýr, ancak onlar bu kesimlerdeki üretimin ve bu
iliþkilerin varlýðýný düzenlemek adýna vardýr.
Bir de unutulmamasý gereken bir zat vardý ki o da Adam Smith’dir. Kendisi ahlak
felsefecisi olarak bilinir lakin dünyanýn en ahlaksýz sistemini geliþtirmiþtir.
Ya da ön ayak olmuþtur. 1776 yýlýnda Uluslarýn zenginliði kitabýný yazmýþ,
klasik iktisadýn öncüsü olmuþtur.
JAKOBENÝZM
Jakobenizm, ideolojisini genel kitle ideolojisinden daha yeð gören ve dikte
yolu ile bu ideolojiyi kabullendirmeyi amaçlayan politik akým. Kelime anlamý
itibarýyla keskin devrimci anlamýna gelir.
Bu akým, Fransýz Devrimi sonrasýnda kurulan jacobin demokratik klübünün
fikirlerine dayanýr. Fransýz Devrimi' nin en radikal belirleyici unsurudur.
Maximilien Robespierre liderliðindeki bu kiþiler, karþý devrimlerin ancak
devletin zor rolünü gerçekleþtirmesiyle ortadan kaldýrýlabileceðini
savunmaktadýr. Amaçlarý bir dönemlik dikta yönetimi sonrasý "Aydýnlanma
Çaðý" felsefecilerinin öngördükleri doðal düzene ulaþmaktýr. Bir tür
toplum mühendisliði çabasýdýr. Fransa'da eðitim alanýnda 20. yüzyýl ortalarýna
kadar etkisini sürdürmüþ ve bu nedenle Fransa'da yaþayan azýnlýklara yerel
dillerini konuþma olanaðý verilmemiþtir.
Jakobenizm bir ideoloji deðil yöntemdir. Ýdeolojisini topluma benimsetmek
isteyen herkes jakoben olarak kabul edilebilir. Fransýz Jakobenler
ideolojilerini benimsetmek için devrimi tercih ettiklerinden karþýtlarý
tarafýndan dayatmacýlýkla suçlanmýþlardýr. Fransýz Jakobenlerin ideolojisi
aristokrasi yerine cumhuriyettir. Aristokrasinin kurumlarýna karþý sert
davrandýklarý için gericiler tarafýndan eleþtirilmiþlerdir.