Üye Giriþi
Þifremi Hatýrlat Þifremi Hatýrlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Bursa -M.K.PaþaBursa -M.K.Paþa
ORMANKADIORMANKADI
KöyüKöyü
wwwwww
.ormankadi..ormankadi.
comcom


Basýn Bülteni Basýn Bülteni

Kaydol
E-Bülten E-Bülten

EtkinlikEtkinlik Kayýt Formu Kayýt FormuEtkinliklere kaydolmak için týklayýnýz
CanlýCanlý Yayýn Yayýn
UlaþýmUlaþým Krokisi Krokisi
SohbetSohbet Bölümü BölümüDolu dolu ve hoþça vakit geçirmek için
DavetDavet Bölümü BölümüTanýdýklarýnýzý çaðýrýn sitemizi canlandýrýn
ÝletiþimÝletiþim Formu Formuinfo@

Çeþitli Bilgiler Çeþitli Bilgiler


BÝR AYET BÝR AYET

BÝR HADÝS BÝR HADÝS

Reklamlar Reklamlar

RAMAZAN VE ORUÇ /// OSMAN NURÝ TOBTAÞ

RAMAZAN VE ORUÇ /// Osman Nuri Tobtaþ


defa gösterilmiþtir
Oruçlunun sevineceði iki ferâhlýk vardýr: 1. Ýftâr ettiði zaman (Cenâb-ý Hakk’ýn nîmetlerine kavuþtuðu için) sevinir. 2. Rabbine kavuþtuðunda da orucu berekâtýyla nâil olduðu yüksek derece için sevinir.” (Buhârî)

Ramazan-ý Þerîf, mü’minlere fazîlet ve olgunluk kazandýrabilecek ilâhî bir rahmet mevsimidir. Oruçlu iken aðýza bir þey girmemeðe dikkat edildiði gibi aðýzdan çýkan kelâma da dikkat edilmelidir. Dedikodu ve incitmeden son derece sakýnmalý ve orucun fazîletini azaltmamalýdýr.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Oruç, oruçluya yakýþmayan þeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandýr.”

Denildi ki:

“(Oruçlu) onu ne ile zedeler?”

Buyurdular:

“Yalan ve gýybetle…” (Nesâî; Mu’cemu’l-Evsât)

Çünkü yalan ve gýybet sahipleri, gündüzleri helâl yiyeceklerden nefislerini mahrûm býrakarak oruç tutarlar, ancak yalan ve gýybetleri sebebiyle de insan eti yiyerek mânen harâmla iftar etmiþ sayýlýrlar. Bu þekilde zâhiren oruçlu olup mânen gýybet sebebiyle iftar etmiþ olanlar hakkýnda Süfyân-ý Sevrî Hazretleri, takvâ ölçülerine göre:

“Gýybet edenin orucu bozulur.” demiþtir.

Hazret-i Mücâhid de, ayný hassâsiyete binâen:

“Gýybet ve yalan orucu bozar!” buyurmuþtur.

Yâni gýybet edip yalan söyleyerek oruçlarýný mânen sakatlayanlar, orucun asýl matlûb olan bir kýsým yüksek fazîletinden tamamen mahrûm kalýrlar.

Bunun içindir ki, dünyâ gâyeleri ile bulandýrýlmýþ, riyâ, gösteriþ ve gafletle kirlenmiþ oruçlar ve namazlar hakkkýnda Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz þöyle buyururlar:

“Nice oruç tutanlar vardýr ki, kendisine orucundan kuru bir açlýktan baþka bir þey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kýlanlar olur ki, namazlarýndan kendilerine kalan yalnýz uykusuzluktur.” (Taberânî)

Namazlar, bilhassa gece namazý olan terâvih ve teheccüdler, kalbe huzûr saðlamalýdýr. Bu mübârek ayda namazlara daha da itinâ etmeli, Kur’ân-ý Kerîm’i huþû ile okumalý, zikirle rûhumuzu inceltmeli, zekât ve sadakalar ile de, vicdan huzûruna kavuþmalýyýz. Kur’ân-ý Kerîm Ramazan ayýnda dünyâ semâsýna indirildiði için bu mübârek ayda Kur’ân terbiyesine girmeli, o istikâmette ibâdetler deðerlendirilmelidir.

Kur’ân-ý Kerîm, asýl kalble okunur. Gözün vazîfesi, kalbe gözlük olabilmektir.

Ramazan-ý Þerîf’in diðer bir kýymeti de mü’minlere feyz ü bereket dolu bir Kur’ân hayatý yaþatmasý bakýmýndan mütâlaa olunmalýdýr.

Ramazan-ý Þerîf, oruç ve Kur’ân arasýnda ince bir râbýta ve derin bir yakýnlýk vardýr. Hayat ve ölüm öðütlerini, Kur’ân-ý Kerîm’den baþka hangi salâhiyetli kürsüden dinlemek mümkündür?

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Oruçla Kur’ân, kýyâmet gününde kula þefâat edecektir. Oruç, sabrýn yarýsýdýr.” buyurmuþlardýr.

Orucun ecri Cenâb-ý Hakk katýnda mahfûzdur. Hadîs-i kudsîde buyurulur:

“Âdemoðlunun her amel ve hareketi kendisine âiddir. Oruç ise böyle deðil! Çünkü o, benim içindir. (Çünkü ben yemem, içmem ve bütün beþerî sýfatlardan münezzehim.) Dolayýsýyla ben, onun mükâfâtýný (husûsî bir þekilde) bol bol vereceðim.”

Bu hadîs-i kudsînin ardýndan Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, þöyle buyurdular:

“Oruçlunun sevineceði iki ferâhlýk vardýr:

1. Ýftâr ettiði zaman (Cenâb-ý Hakk’ýn nîmetlerine kavuþtuðu için) sevinir.

2. Rabbine kavuþtuðunda da orucu berekâtýyla nâil olduðu yüksek derece için sevinir.” (Buhârî)

Görüldüðü üzere Cenâb-ý Hakk, oruca olan raðbeti beyânýn yanýnda ona vereceði mükâfat ve karþýlýðý, beþerin oruca olan raðbetini te’mîn zýmnýnda saklý tutmuþtur. Týpký bir müsâbakada câzibeyi artýrmak için saklý tutulan çok büyük bir mükâfat gibi…

Oruç, nîmetlerin kadrini bildiren, þükrân hisleri uyandýran, yoksullarýn, çâresizlerin hâlinden anlama þuûru veren, nefsânî arzu ve temâyülleri bertaraf eden, maddenin esâretinden kurtarýp “sabýr” denilen en yüksek ahlâkî bir meziyyete eriþtiren bir ibâdettir.

Ramazan-ý Þerîf orucu, terâvih namazý, sahur ve seher uyanýklýðý bakýmýndan çok mühimdir. Hadîs-i þerîfde buyurulur:

“Allâh -celle celâlühû-, size Ramazan-ý Þerîf orucunu farz kýlmýþtýr. Ben de gece namazýný, terâvihi sünnet kýldým. Eðer bir kimse îmânlý bir yürekle ve sevabýna ermek emeli ile Ramazan-ý Þerîf orucunu tutar, terâvih namazýný kýlarsa, anadan doðduðu gibi günâhlarýndan kurtulur.”

Hâli ile oruç ve namazýn îfâsýnýn kabûlünde kalbin seviye kazanmasý, yâni “huþû” þarttýr. Namazlar, sür’atli kýlýnarak bir hazým vâsýtasý olmamalýdýr.

Ramazan-ý Þerîf’in hakîkatine erebilmek için o mevsime mahsûs olan gufrân yaðmurlarýndan istifâde zarûrîdir. Zîrâ taþa veya denize yaðan nisan yaðmurunun hiçbir fâidesi yoktur. Ancak takvâ neþ’esiyle bu þükrân ve gufrân faslýnýn tadýný çýkarabiliriz.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Ramazan ayý girdiði zaman cennet kapýlarý açýlýr; cehennem kapýlarý kilitlenir; þeytanlar zincire vurulur.” (Buhârî, Müslim)

Yâni beþerî suçlar ve günâhlar, gerçek oruç tutanlarda en asgarî bir seviyeye iner. Þeytanýn þerri de biter. Ancak nefsin þerrine dikkatli olmak gerekir…

Hadîs-i þerîfte buyurulur:

“Cennet seneden seneye Ramazan için süslenerek þöyle der:

{Allâh’ým! Bizim için bu ayda kullarýndan bizde kalacak insanlar kýl!..}……” (Taberânî)

Yine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Oruç tutunuz ki, sýhhat bulunuz!” (Taberânî)

“Ýftarý acele ediniz; sahûru geciktiriniz!..”

Oruçlarýmýzý sakatlayacak ihmâllerden kaçýnmak îcâb eder. Öfkeden þiddetle uzaklaþmalýdýr.

Hadîs-i þerîfde buyurulur:

“Oruç, sadece yemek, içmek vesaireden kesilmek deðildir. Kâmil ve sevablý oruç, ancak faydasýz laftan, boþ vakit geçirmekten, kötü söylemekten (dedikodudan) ve nefs-i emmârenin bütün temâyüllerinden vazgeçmektir. Þâyet biri sana söver, yahut sana karþý câhilce herhangi bir harekette bulunursa, kendi kendine: {_F deüphesiz ki ben oruçluyum!} de; sabret!” (Hakim , Beyhakî)

Zîrâ Ramazan-ý Þerîf’in bir adý da {_F feehru’s-sabýr}dýr.

Sabýr, güzel ahlâkýn aðýrlýk merkezidir. Îmânýn yarýsý, ferah ve seâdetin anahtarýdýr. Cennet nîmetlerine kavuþturan büyük bir nîmettir.

Dîn ve ahlâkda sabýr, hoþa gitmeyen ve ýzdýrap veren hâdiseler karþýsýnda muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünmek, Hakk’a teslîm olmakdýr.

Enbiyâ ve evliyâ, sabýrla Allâh’ýn yardýmýna nâil oldular. Onlar bizim yüksek örneklerimiz olmalýdýr.

Sabrýn dünyevî tarafý acý, âhýret tarafý çok parlaktýr. Sabrýn acýlarýný sîneye çekenler, ebediyyet devleti olan cennete ve Allâh’ýn rýzâsýna kavuþurlar.

Her hâlukârda Allâh’ýn emir ve yasaklarýndaki nîmet, hikmet ve ilâhî mükâfâtlarý düþünmek, sabrý kolaylaþtýrýr.

Sabrýn ilk þartý da, hâdise ile ilk karþýlaþma zamanýnda olmasýdýr. Tavý geçmiþ bir sabrýn, fazla bir mükâfâtý yoktur.

“Sabûr” ism-i þerîfinin en güzel tecellî merkezi peygamberler ve evliyâullâhdýr. Nitekim onlardan bizlere intikâl eden en güzel ahlâk-ý seniyyeden biri olarak varlýk ve darlýk zamanlarýnda sabýr, çok mühimdir.

***

Oruçlarýmýzý Allâh -celle celâlühû- beraberliðinde tutmamýz için “sahur, terâvih, zikir, Kur’ân ve duâ” gibi mânevî istinadlardan lezzet almak îcâb eder.

Ýftar zamaný da, duâlarýn kabûl olduðu ince bir vuslat demidir. Bunun içindir ki, bu heyecanlý anlarýn birlikte yaþanmasý da ayrýca bir rahmet ve huzûr kaynaðýdýr. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyururlar:

“Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun ecri gibi -oruçlunun sevabýndan hiçbir þey eksilmeden- ecir alýr.” (Tirmizî)

Bu müjdeyi duyan ashâb-ý kirâmýn fakîrleri, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘e gelerek kendilerinin zenginler gibi oruçluyu doyuracak derecede iftâr yemeði vermeye güçlerinin yetmediðini hüzünle arzettiklerinde de Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, þöyle buyurdular:

“Kim bir oruçluyu bir hurma ile iftâr ettirirse veya bir içecek su ile veya tadýmlýk bir süt ile iftâr ettirirse, Allâh Teâlâ, ona ayný sevabý verir.”

***

Nâfile oruçlarda ayrý bir hassasiyet vardýr. Zîrâ has kullarýn amelinin esasý sýdktýr. Bu da, niyyetin hâlisiyyeti ve nefsin tezkiyesi nisbetindedir.

Bu husûsda gerek nâfile oruç tutmak, gerek oruçsuzluk, gerek oruç tutmayanlarýn ýsrarý ile nâfile orucu bozmak, gerekse bozmamak þeklinde saðlam bir niyete baðlý olan her amel efdaldir.

Ebû Saîd -radýyallâhu anh- anlatýr:

“Ben Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbý için bir yemek hazýrlamýþtým. Yemeði kendilerine takdîm edince, aralarýndan bir kimse çýkýp {REF Ben oruçluyum!} dedi. Bunun üzerine Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Kardeþiniz sizi çaðýrdý ve sizin için hazýrlýk yaptý. Þimdi sen “oruçluyum” diyorsun. Orucunu boz ve onu bir baþka gün kazâ et!» buyurdu.” (Tirmizî, Ebû Dâvûd)

Orucu bozmamakla alâkalý rivâyet ise þöyledir:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbý, Bilâl -radýyallâhu anh-‘ýn oruçlu olduðu bir mecliste yediler ve içtiler. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

{ Biz rýzkýmýzý yiyoruz.. Bilâl’in rýzký ise cennettedir.} buyurdular.” (Ýbn-i Mâce)

Bu hadîs-i þerîfler gösteriyor ki, niyet ve kalbin durumuna göre nâfile orucu îcâb ettiðinde bozup bozmamak husûsunda her iki davranýþ da câizdir.

Amellerin deðerlendirilmesi Allâh’a âiddir. Ömrün hayýrlýsý, O’nun yanýnda geçen ve O’nun uðrunda harcanandýr. Ýnsan, mezara indirilirken fânî hayatýn ancak hâtýralarý ile gömülecektir. Mezarlar, amel-i sâlihden baþka hiçbir þeyin giremediði mekânlardýr.

Allâh rýzâsýna uygun düþmeyen bir hayat, çöllerdeki seraplara benzer. Hakîkatten nasîbsiz hayâlden ibârettir.

Hadîs-i þerîfde:

“Mü’min öldüðü zaman, namazý baþ ucunda, sadakasý saðýnda, oruç göðsünde bulunur.” buyurulmasý, bunun en güzel bir delîlidir.

  Allâh’ýn sonsuz kereminden umulur ki, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in buyruklarý sebebiyle bizlerin mübârek Ramazan ayýnýn biraz daha fazla kýymetini bilmemize, ona daha fazla deðer verip daha fazla sevap iþlememize ve daha az günâha girmemize sebep olur.

Hadîs-i þerîfde buyurulur:

“Eðer insanlar, Ramazan-ý Þerîf’in ne olduðunu lâyýkýyla bilselerdi, senenin tamamýnýn Ramazan olmasýný arzu ederlerdi.”

Günlerimiz mübârek, Ramazan-ý Þerîf’imiz makbûl olsun!..

Ýstikbâl mü’minlerindir…

RESÝMLERRESÝMLER
YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adýnýz Soyadýnýz :
  Mesajýnýz :
Not : Lütfen küçük harf kullanýnýz. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafýndan kayýt altýna alýnmakta olup site yöneticileri tarafýndan görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve baþkalarýný rahatsýz edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,0273

© 2011 ormankadi.com
Ormankadý Köyü Web Portalý http://www.ormankadi.com

Tam Ekran